Çılgın bir kalabalık korku, endişe ve karamsarlık içinde çok fazla düşünmeden hareket ederken yapabileceğin en korunaklı şey kendi merkezinde kalabilmektir.
Bu tür zamanlarda insanlar genelde doğruyu yaptığını düşünürken kendi duygu kontrolünü sağlama gereği olmadığını düşünür. Bunun sebebi ise içlerindeki korkuyu, endişeyi, kaygıyı nasıl dizginleyebileceğini bilmemeleridir.
Bu duygular dizginlenmeden gerçek çözüm yolu görülemez.
Onlar sanki o anda çok kararlı olarak bir hedefe doğru topyekun ilerlemenin ve önüne gelen her şeyi yıkmanın olumlu sonuçlar için gerekli olduğunu düşünür.
Ve çoğu zaman bu kişiler kendi hayatlarını ve amaçlarını gerçekleştirmek için bir diğerinin hayatını engellemeyi, kısıtlamayı, umursamamayı gerekli ve normal olarak görür.
Bir sorumluluğun hepsini bir insana vermekle, bir sorumluluğun hepsini bütün insanlara vermek aslında aynı benzer yıkım etkisini aynı benzer kaotik durumu yaratır.
Bir kişi her şeyi yapamaz.
Herkes her şeyi yapamaz.
Bunun düzenli olduğu hale toplumsal iş bölümü diyoruz.
Toplumsal iş bölümünün iyi ve güzel yerleştiği ülkelerde, kültürlerde güven ve oturmuşluk kolaylıkla rahatlıkla devam eder.
Toplumsal iş bölümünün iyi olduğu zamanlarda herkesin her konuda fikri olmaz.
Toplumsal iş bölümünün iyi olduğu zamanlarda önüne gelen her konuda beylik laflarla, genel çıkarımlarda bulunmaz. Uzmanlar kendilerini ispatlamak için halkı korkuya boğmaz.
Tıpkı güvenli bir aile ortamı gibi, rollere uygun tutumlar, sorumlu kişiler arasında konuşulur. Bu dikte etmek, dayatmak değildir.
Haydi hep beraber lalalaaa tezahüratları ile ilerlemek holiganların sergilediği tutumdur. Ve çok uzun sürdüğünde genişleyerek çevreye zarar verir.
İçinde bulunduğumuz günlerde, belki de epey uzun zamandır insan olmaya verdiğimiz değerler üzerinden güzelce sömürülüyoruz.
Eskiden derdik ki, mendil satan çocuklardan bir şey almayın çünkü onlar çalışacak yaşta değil. Satamazlarsa çalıştırılmazlar. Ama bu düşünce çoktan yıkıldı ve kurtarma, koruma görevi sorumlulukta insani değerleri yüksek olan bireylerin üzerine devşirildi.
Şimdilerde mendil almayan insanlar acımasız görülüyor.
Son dönemde benzer yardımlaşma kampanyaları SMA’lı çocuklar için sürdürülüyor. Oysa ki, sosyal devlet hastalara bakmakla yükümlüdür. Sorumluluk alanları arasındadır. Bunu da topluma yüklediler. Hem de meydanlarda, yollarda stant açmalarına izin vererek de bunu meşru hale getirdiler.
Depremle birlikte çaresizlik hissi gittikçe artan ve sömürülmeye daha açık hale gelen bir insan topluluğu olduk. Şimdi önümüzdeki günlerde deprem bölgelerinden gelen sokak satıcıları ile karşılaşmaya başlayacağız. Onlara yardım etmek için onlardan alışveriş yapmamız gerektiğine inanıp iyiliğin biraz daha sömürülmesine maruz kalacağız.
Sömüren ne SMA’lıların ailesi ne deprem bölgesinden gelenler. Sömürünün geldiği yer başka bir kaynak. Buna dur demek gerekiyor.
Ve şimdilerde düşünmek gereken en önemli şey iyiliğin tam olarak ne olduğu olmalı.
Nasıl ki, sürekli abur cubur yemek isteyen bir çocuğa her istediğinde bununla mutlu etmek zararlı bir davranışsa iyiliğimizin de uzun vadeli sonuçları hakkında sıkı bir şekilde düşünmemiz gerekiyor. Zaten kendi vergilerimizle üretilen çadırları, kendi paramızla bize satılması çırılçıplak gerçekliğimizi gösteriyor.
Toplumsal dayanışmanın ne yönde olması gerektiğine dair her birey uzun uzun düşünmeli.
Ve en önemlisi toplumsal iş bölümünde gerekli sorumluluğu alan kişileri telafi etmeye yönelik olan her davranış ve yaklaşımdan uzaklaşmak gerekiyor. Gerçek değişim ancak bu şekilde ortaya çıkar.
Savaşan bir veya daha çok cephe savaşmaya devam ettikçe savaşı sürdürür.
Tanıdığınız kavga etmekten hoşlanıyorsa ona öfkelenmek, çevrenizdekilerin ona öfkelenmesini sağlamak onun varlığını istediği gibi sürdürmesi demektir.
Depremde sokakta kalandan devlet görevlisi ya da konunun uzmanı değilsen sorumlu değilsin.
Sokakta mendil satan çocuktan devlet politikasını belirleyen değilsen sorumlu değilsin.
SMA’lının tedavi masraflarından sorumlu değilsin.
İstismara uğrayandan, şiddet görenden, işsizlikle mücadele edenden uygulayan değilsen, engellemekle sorumlu kişi değilsen sorumlu değilsin.
Kendi işini en iyi ve en düzgün şekilde yapmaktan sorumlusun.
Bir konuda iyi ve yetkin bir kişi olmaktan, bu sorumluluğu insanların refahı için yerine getirmekten sorumlusun.
Şayet mücadele etmen gerekiyorsa senin uzmanlığını engelleyene, susturanla, işini yapmana engel olanla savaşmalısın. Seninle aynı yönde sorumluluk alan ve toplumsal sorumluluğunun farkında olanla rekabet edecek zaman bu zaman değil. Sıklaşacaksa saflar bu açıdan iyiliği güzelliği yaratmaya yönelik sıklaşmalı. Diğeri sadece senin kişisel hırsın ve bencilliğinden benimsenir.
Umarım aradaki farkı görüp anlayabilirsin. Yoksa o omuzlarındaki yük, sırtındaki gerilim hiç bitmeyecek ve seni tükenişe doğru götürecek.
コメント