top of page

Yalı Çapkını İnceleme: Bölüm 13

Yazarın fotoğrafı: DenizCanDenizCan

Dizinin bu bölümü baştan aşağı çarpıtılmış gerçeklikle doluydu. Gerçek hayattan uyarlandığı iddiası tökezliyor. O kadar çok kültürel ve politik yaklaşım gerçekliğin dışında, o kadar çok mantık hatası var ki, neresinden baksak yaşamın gerçekliğinden uzak kalıyor.


Dizi kalitesi olarak oldukça düşük. Toplumsal yaraları kaşıyarak duyguları tetiklemeyi başarabilseler dahi hikâyenin içindeki tutarsız davranışlardan kaynaklı olarak izleyiciye oyunculuk içinde duyguları anlatamıyorlar. Belki de bu nedenle dün akşamki bölümde neredeyse tüm oyuncular zırzır ağlayıp durdular. Kadını erkeği fark etmeden mutlaka ağlayacak bir yer buldu ve gözyaşı döktü.


Gelelim bölüm akışında ortaya çıkan olaylara.



İlk olarak bu bölümü yine neler olabileceğini kestiremeyen bir kadının kendi çıkarı için doğruyu, gerçeği söylemesi ile açtık. Seyran kendine vaat edileni alabilmek için Ferit’in ve diğer tüm aile üyelerinin sırrını açığa çıkarmayı seçti.


Kaldı ki, Seyran kendi başına gelecek olanın da ne olduğunu biliyordu. Babasının gelip onu alacağını, yeniden o istemediği hayatın içine döndürüleceğini biliyordu. Bunu geçen bölümlerde göstermişlerdi.


Bundan sonra aile içinde dışlanabileceğini kestiremese dahi Ferit’in zor durumda kalacağını ve hayatını bunun etkileneceğini tahmin etmesine dahi gerek yokken Seyran bunu neden yaptı?


Yoksa, kadınlar kendi çıkarları ya da haklarını elde etmek için hatalardan örülü bir hayat mı yaşarlar?


Diyelim ki, Seyran gerçekten bunları hesaplamadan anlık bir içgüdüyle konuştu. Halis Ağa vaat ettiği ile Seyran’ı kandırdı.


Kadınlar gerçekten bu kadar masum, kolay kandırılan ve yönetilebilen güçsüzlükte midir? Hiç uzun vadeli plan yapmazlar mı? Bir durum karşısında olasılıkları ve olabilecekleri hesaplayamazlar mı? Bunlar da ayrıca düşünülmesi gerekenler…


Sonunda Seyran’ın hesapsızca verdiği bir yanıt ile tüm aile domino etkisi ile sarsılmaya başladı.




Halis Ağa’nın sağlığını tehdit edecek kadar ileri giden bu olayda ne vardı? Halis Ağa’nın anladığı yönüyle bakalım.

Ferit, geceleri barlarda geziyor ve karsını aldatıyor. Bir de bunun üzerine yalan söylüyor, aile değerlerini riyakarlığı ile yok ediyor.

Sonu neredeyse kalp krizine kadar giden, Ferit’i ülkeyi terk ettirecek noktaya getiren, Seyran ve ablasının hayatlarını bozan, Seyran’ın baba evinde mutsuzluklara neden olan olayın temelinde Ferit’in bara gitmesi ve eşini aldatması var.


Gerçek mi?


Gerçekten bir erkek eşini aldattığında olacak olanlar bunlar mıdır? Bir erkek eşini aldattığında aile içinde bu kadar geniş bir yıkıma mı yol açar? Yoksa görmezden mi gelinir?


Büyük ihtimalle bir önceki bölümde olan gibi, herkes kulağının üstüne yatar ve olayı belli ölçüde örtbas etmeye çalışır. Yine de alttan alta kadın suçlanır. Kocasını elinde tutamayan, evinde mutlu edemeyen kadınlardan kaynaklıdır aldatma. Toplumun genelinde bu inanç yaygın iken neden dizide bunu vermiyorlar? Neden bunun dışında bir durum gösteriyorlar?


Koca bölüm boyunca bir kere bile Seyran’ın suçlandığını görmedik. Gerçekleri hatırlayalım mı?


Bir evlilikte kadın gebeliğe geçemediği zamanlarda kadının eksik ve kusurlu olduğuna inanan bir kültürün uzantısından geliyoruz.

Doğan çocuğun cinsiyetinin erkek olması ile kadının ödüllendirildiği, saygınlığının arttığı bir kültürden geliyoruz.


Bu kültürel alışkanlıkların etkisiyle bugün bir aldatma hikayesinde de kadının beceriksizliği ve eksikliği ile kaçan erkeklere alışık zihinler var.


Değil mi ki, kadın hakları savunucuları ve toplumun bir kesimi mahkemelerde verilen tahrik indirime itiraz ediyorlar? Bu kültür adalet sisteminin hak ve hukukun içinde bile varken, nasıl oluyor da bir aldatma hikayesinde erkek üzerinden bu kadar yıkıcı bir etki gösteriliyor?



Ferit bu olayın devamında Halis Ağa’nın tokadıyla erkek şiddetinin de mağduru oluyor! En trajik yanı buydu. Devamında Halis Ağa’nın pişmanlığı “Ben bunu torunuma nasıl yaptım” yakınması da tipik erkek şiddetini gösteriyor.


Halis Ağa’nın şiddet uygulayarak pişman olduğuna dair sahne kendi oğlu, Ferit’in babasına da vurmaya kalktığında görülüyor. Hatta orada İfakat’ın tokat atılmasına engel olarak “Sana da bir şey olacak” demesi aslında uyguladığı şiddettin Halis Ağa’yı da üzdüğü mesajını veriyor. Bu da gerçekliği çok yansıtan bir durum değil. Erkek şiddetinin bu kadar artmış olmasının en yaygın nedenleri arasında şiddetin haklı ve normal görülmesi var.


Erkekler aslında kadınları da çok seviyor ve değer veriyor ama bir an geliyor ve kadınların davranışları karşısında “çileden çıkarak” “gözleri dönüyor” ve kadına sonradan pişman olacakları şeyler yapıyorlar. Bunun Ferit’in de başına geldiğini izlediğimize göre aslında bunun cinsiyetle de pek ilgisi yok. Davranışlarla ilgisi var. Değerlerin dışına çıkılması ile ilgisi var mesajını harika bir şekilde işlemişler!


Sanırım, bir süre sonra toplumda cinsiyete dayalı eşitsizliğin olmadığına da inandırılacağız.


Bu dizideki olaylar gerçek ise şiddet kadına yönelik değil, şiddet değerleri ve yaşam tarzını bozanlara yönelik “çileden çıkarak” uygulanan bir durumdan ibaret.


Oysa, herkes dürüst olsa, vicdanına, namusuna, ailesine bağlı kalsa şiddetten çok sevgi ortaya çıkacak. Hiç sorun kalmayacak. Ne tesadüf ki, aile ile ilgili yasa düzenlemesi meclisin gündemindeyken Türkiye’nin büyük çoğunluğu da bu diziyi izliyor.

Abidin’i her zaman Ferit’in koruyuculuğunda görüyoruz. Hatta aile tarafından Abidin’in Ferit’e sahip çıkması ve yönetmesi bekleniyor. Ferit güçsüz, kontrol edilmesi gereken birisi olarak gösteriliyor.



Ferit’in düşüncesizce yaptığı ve ailenin başına açtığı sorunları en sonunda Abidin şiddet ile çözme yoluna gidiyor.


Şiddetin haklılığı bölüm içine Abidin’in fotoğrafları alması ile yerleştirilmiş. Muhabirin yaptığı aile huzurunu bozmaya yönelik davranışa karşı Abidin’in de “gözü dönüyor” ve şiddet uyguluyor. Onun şiddeti öyle gelişi güzel de değil, sistemli ve teknikle birleşmiş bir şiddet tekniği ile yaklaşıyor suçluya! Fiziki zarar vermeden, canını acıtarak ve kıvrandırarak, çevresindeki sevenlerini korkutarak istediğini alıyor ve aile birliğine hizmet etmiş oluyor. Aslında, başka programlarda “Bu programda ürün yerleştirme bulundurmaktır” uyarısını aldığımız gibi, dizi için de “Bu dizide şiddet haklılığı yerleştirmesi bulunmaktadır” uyarısı verilmeli.


Bazı okuyucular şunu soruyorlar bunları yazınca “Eee, şiddet uyguluyorsa nasıl çözüm bulunacak, adam haklı tabi o da silahlanacak, o da onun anladığı dilden konuşacak.” Sanırım karıştırılan temel düşünce şu: İnsanlar normal gündelik ilişkilerinde savaş meydanında değiller. Şiddete karşılık şiddet uygulamasına geçmeden de işleri ve sorunları çözebilme olasılığı var.


Yaşam seçimlerinin doğruluğuna güvenen, yaşam tarzı konusunda kendisiyle barışık olan insanların hak ve hukuk ile haklarının korunması toplumsal şiddet eğilimini azaltır. O zaman ne fotoğraflardan korkar insanlar ne de fotoğraflar sorun yaratır. Kaldı ki, böylece fotoğraflarla sömürülmeye de kapalı bir yaşam ortaya çıkar.


Dizide yine tüm bunların dışında bir yaklaşım var. Pelin’in Ferit’e olan sevgisi ile kendi değerini yok etmesi, hayatından vazgeçme noktasında olması sevginin güçsüzlük, acizlik yarattığı inancını pekiştiriyor. Ferit ne derse yapıyor Pelin. Hatta Ferit, Pelin’e soruyor:


“Sormayacak mısın ne oldu, nereye gidiyoruz diye”


Pelin’in cevabı hazır:


“Ne zaman sordum ki?”


Aşık kadın teslim olmuştur. Kendi yaşamından vazgeçmiş, kendi bireysel isteklerinden ve arzularından tamamen uzaklaşmıştır ve tek arzusu olan erkeği için her şeyi yapmayı kabul eder. Kadınlar bunu yapıyor mu, yapmıyor mu konusu bir kenarda dursun ama, böyle bir teslimiyetçi yaklaşım çok büyük güven duygusu ile yaşanır. Kadınlar, erkeklere bu kadar güveniyor mu? Bana kalırsa son yıllarda kadın erkek ilişkilerindeki yaralar öyle kaşındı ki, bırakın teslim olmayı çoğu kadın erkekleri kendinden ne kadar uzak tutarsa o kadar güvende olduğu inancıyla yaşıyor.


Aslında aşkın göz boyayıcı gerçeklerden uzaklaştırıcı bir durum olduğu Seyran’ın eski sevgilisinin arabayla Seyran’ı havalimanına götürürken olan mutluluğunda da görülüyor. Gariban çocuk başına geleceklerden, sevdiği kızı kendi eliyle başka bir erkeğe götürdüğünden habersiz bağıra bağıra şarkı söylüyor. O kadar saf ve masum gösterilen Seyran yine kendi isteğine ulaşabilmek için ona aşık olan bir adamı kullanıyor. Bunu de ablasının planları dahilinde yapıyor. O halde kötü olan Seyran değil, kötü olan ablası, ablasına güvenerek saflığı bozuluyor Seyran’ın ve kötülüğün içinde yer alıyor. Bu sahneleri izleyen izleyicinin ne yaşadığı toplumla güvenli bir bağının olması söz konusu olur ne de karşı cinse güven içinde yaklaşması mümkün olur.


Mesela Seyran’ın ablası neden Abidin’i aramadı? Neden Abidin’den yardım istemediler? Hem Ferit’i daha iyi tanıyan hem varlığı ile Ferit’i rahatsız etmeyecek kişi iken neden Seyran’ın eski sevgilisi seçilmişti?


Ferit ile Seyran’ın öpüşmesi dizi izleyicilerinin büyük çoğunluğu tarafından aşıkların kavuşması olarak yorumlandı. Hem de bu kavuşma eskiden taşıdıkları eksik, gedik ayaklarına dolanan ilişkilerinin önünde gerçekleşti. Evliliği ve aile birliğini huzursuz edenler saf dışı kaldılar bölüm sonunda.


Tabii evlilik bağının korunması ve devam ettirilmesi için birçok şey görmezden gelindi. Mesela Ferit, Seyran’ın yemek masasında kendisini sattığını unutuverdi. Zaten o da Seyran’ı hiç suçlamadı bununla ilgili. Seyran bir mal gibi evlendirildiğini, evliliğinin ilk gecesinden itibaren metresi ile içli dışlı halde olduğunu unutuverdi. Aşkın gururdan da uzak bir hadise olduğunu gösteren bu büyük kavuşma sahnesi aslında insanların kendi onurları ve değerlerini korumasından uzaklaştırmak dışında bir duruma hizmet etmiyor.


Bu kavuşma ve aşk halleri baştan aşağıya yaşananların, duyguların, hataların hiçbir önemi yok mesajını vererek bireysel değerlilik duygusunu da baltalıyor.




Comments


bottom of page