Ve tabii ki, duygular alabora bir deniz gibi bulanık, karışık birbirinden ayrılamaz hale geliyor. Ve insan tüm bunların ortasında gemisini terk etmemek için direnen kaptana dönüyor.
Yürürken konuşulmaz.
Yalnızken konuşulmaz.
Sıkışık zaman da konuşulmaz.
Bazı sorunlar konuşularak aşılmaz.
Herkesle her şey konuşulmaz.
Önüne gelene her şey anlatılmaz.
Anlatsan da anlamaz/anlamazlar.
Anlatsan dinlemezler.
Konuşmak, yakınlaşmak ve iletişim kurmak ile ilgili öğrendiğimiz o kadar çok olumsuz inanç var ki, yukarıdakiler bunlardan bazıları. Neredeyse hemen her insan bu olumsuz inançların gölgesinde iletişim kurmaya, yakınlaşmaya çalışıyor.
Ama konuşacak o kadar çok şey var ki, özellikle yaşadıklarımızdan edindiğimiz deneyimler. Yaşadıklarımızla beraber hissettiklerimiz. Yorumlama ihtiyacımız.
Konuşmak için aranışlarımız ve içimizden gelenleri anlatamayışımız.
İçimizden gelen her zaman da neşe coşku olmuyor zaten. Çoğu zaman biriken ve konuşulmayan sorunlardan dolayı bağırıp çağırıp yıkmak istiyoruz. Ve ne yazık ki, iş bu dönemece girdiğinde sorunu aşmak istediğimiz insanın üzerine de boca ediyoruz birikmişliğin verdiği bıkkınlığı, bezginliği...
Hoş, çoğu zaman konuşmak istediğimizde de kapılar kapalı, yüzler duvar oluyor. Dinlese dahi, tek bir kelimenin duyulmadığı hissiyle doluyorsunuz.
Sonuç işler daha da karmaşıklaşıyor. Sorunlar daha da çözülmez hale geliyor.
Ve tabii ki, duygular alabora bir deniz gibi bulanık, karışık birbirinden ayrılamaz hale geliyor. Ve insan tüm bunların ortasında gemisini terk etmemek için direnen kaptana dönüyor.
Yalnızlığın esir aldığı korkulu gözlerle donuklaşmış hareketlerle belki bir yerden yardım gelir diye beklemeye başlıyor.
Evet, içinden bir his ona harekete geçmesini, çözümün yine de kendisinde olduğunu söylese de, kıpırdayacak gücü anlatacak dermanı kalmıyor.
Şimdi bir adım duygulardan geri çekilelim ve psikoloji de, enerji alanımız da neler oluyor bakalım.
Duyguların birikimi bedensel bazı gerginliklere neden oluyor. Bunların başında da yorgunluk, halsizlik ve isteksizlik geliyor.
Şimdi inanması güç gelecek belki ama, özellikle öfkeli hisleriniz çoğaldıkça ağırlığınız artıyor, hareket etme isteğini azalıyor. Bu nedenle öfkenin birikmemesine önem vermek gerekiyor. Hepimizin bildiği gibi, bedensel hareketsizlik beraberinde hem fiziksel sağlıkta bozulma hem de başka olumsuz duyguların ortaya çıkmasına neden oluyor.
Peki, her öfke aynı kefede mi değerlendirilir?
Bu soruya yanıt kocaman bir hayır.
Öfke çok nadir olarak temel duygu olarak karşımıza çıkar. Öfke daha çok başka ihtiyaçların karşılanmamasından, başka duyguların yeteri kadar karşılanmamasından kaynaklı olarak oluşur.
Diyelim ki, sevgilinizin ya da eşinizin herhangi bir konudaki duyarsızlığı size kendinize yalnız, eksik ve yarım kalmış hissettirdi. Ve bu durumu çözüme ulaştırabileceğiniz yolları bilmediğiniz için konuşmadınız, paylaşamadınız ve sorunu geri plana attınız. Başka bir deyişle, yok saymaya görmezden gelmeye çalıştınız. Oysa, altta kıpır kıpır duran ve ortaya çıkmaya çalışan bir duygu var.
Siz bu duygunun üzerini örtmeye çalıştıkça onu başka bir duyguyla bastırmaya çalışacaksınız anlamına geliyor. Bu da genel olarak öfke oluyor. Yazdığım gibi, öfke diğer duygulardan daha ağır, durdurucu bir etki yaratır.
Bunu yaptığınızda ilişkinizin temel bağ kurma aracı öfke oluyor. Ve tabii ki, bu öfke daha çok probleme neden oluyor.
Tam bu noktada iseniz, ertelenmiş, görmezden geldiğiniz sorunlarınız var ise yazmanız işinizi kolaylaştırır.
Bu şekilde yazma eylemi bildiğiniz tüm yazma girişimlerinden farklıdır. Kağıdı kalemi alıp öfkenize odaklanın ve içinizden geldiği gibi yazın. Yazmaya takatiniz kalmayana kadar yazın. Düşünmeden yazın.
Ne birikmişse içinizde yazın gitsin. Sonra okumayı düşünmeden, hatta yazdıktan sonra hemen atın, yakın, parçalayın.
Bir süre o sorun üzerine düşünmeyi bırakın ve ardından gerçekte hissinizin, hangi duygunuzun açığa çıktığına dikkat edin. O duyguyu yakaladığınızda sizin için gerçek sorun o duyguyu yaratan olay olduğunun farkındalığı ile daha sağ duyulu yaklaşabilirsiniz.
Yazın gitsin.
Okumak İsteyebilirsiniz:
Ücretsiz abone olarak bireysel, ilişki, çift ve aile danışmanlığı konusunda yayınlanan her yazı için kısa bir mail alabilirsiniz.
Deniz Can kimdir?
Sitede yayınlanan yazıların yazarı.
Bireysel & İlişki & Aile Danışmanı.
Uzman Sosyolog.
Deniz Can'ın yayınlarını dinleyebileceğiniz platformlar:
Spotify | Anchor |Google | YouTube
YASAL UYARI: Sayfada yer alan sağlık ile ilgili bilgiler yalnızca eğitim amaçlıdır ve bir sağlık uzmanı tarafından uygulanan tıbbi tedavinin yerini alması amaçlanmamıştır. Bilgilerin okuyucunun durumuna uygunluğunu belirlemek için mutlaka uzmana danışılmalıdır. Bu sitede yer alan yazıların tümü bana ait olup telif hakkı yasası ile korunmaktadır.
Comments