top of page

Gençler Derslerine ve Sınavlarına Neden Önem Vermiyor?

Karşılaştırmalı araştırmalar gösteriyor ki, ülkemizdeki sınav kaygısı %60 düzeyinde iken Amerika başta olmak üzere diğer Avrupa ülkelerinde bu kaygının yaşanma oranı %20 civarı.

Çocuğunuzun önünde sınavlar var ve çocuğunuzun derslerine gerektiği kadar önem vermediğini düşünüyorsanız. Bu durumu düzeltmeye girişmeden önce çocuğunuzu anlamaya ve onu yönlendirdiğiniz alanın farkına varmanız gerekmektedir.


Çocuğunuz sıklıkla ilgilenmesi gereken durumlarla değil de ona zarar verebilecek sağlıksız seçimler yapıyor olabilir.



Muhtemelen gözlemlediğiniz davranışlar aşağıdakilerden biri ya da birkaçıdır:

  • Çok fazla bilgisayar oyunu oynamak,

  • Neredeyse tüm zamanını sosyal medyada harcamak,

  • Aşırı yemek düşkünlüğü, sürekli abur cubur tüketmek,

  • Geceleri çok geç yatmak, sabahlamak,

  • Unutkanlık, dalgınlık,

  • Umursamazlık.






Onunla bu konular üzerine konuştuğunuzda ondan duyduğunuz muhtemel cümleler de aşağıdakiler oluyordur:


“Daldım”


“Kendimi veremiyorum”


“Okuduklarımı anlayamıyorum, aklımda kalmıyor”


“Aman, çok da önemli değil.”


“İçimden çalışmak gelmiyor.”


“Ders çalışmak ve okulla ilgilenmek beni sıkıyor.”



Bu cümleler aslında onun da içinde bulunduğu durumu çok anlayamayan, anlasa da ifade edemeyen iç sesinin su üstüne çıkan yanıdır. Oysa içsel konuşmaları, düşünceleri ve hisleri daha çok aşağıdaki olumsuz ve mutsuz edici inançlardan oluşur.


O yalnız kaldığında ve içine çekildiğinde sıkça kendi içinden şunları duymaktadır:


“Ben başarısız olacağım”


“Sınıftaki herkes benden daha zeki”


“Kendimi yetersiz ve eksik görüyorum”


“Bu sınavda başarısız olursam not durumumu bir daha asla düzeltemem”


“Sınav sonunda her şey berbat olacak”


“Zaten beceriksizin biriyim”


“Başaramazsam evdekilerin yüzüne nasıl bakarım?”


Bu tür olumsuz düşünceler çocuğun dikkatini toplamasını engelleyerek, sınav üzerine yoğunlaşmak yerine dikkatini başka yönlere vermesini sağlar.


Sınav zamanı geldiğinde ya da sınav sırasında kaygı uykusuzluk, çarpıntı, kâbus görme, terleme, mide bulantısı, baş ağrısı gibi fiziksel belirtiler olarak görülür.


Davranışsal olarak ise gerginlik, sinirlilik, öfke, karamsarlık, mutsuzluk, isteksizlik, boş verme gibi davranışlar ortaya çıkar.




Ebeveyn olarak sizler genelde çocuğunuza başarılı olmak zorunda olduğu inancı üzerinden yaklaşıyorsanız, çocuğunuz da yaşadığı kaygıya ait olan öfkesini, gerginliğini size yansıtamıyorsa bu birçok ruhsal ve fiziksel hastalığın temeli olan duygusal stres dediğimiz başka bir duruma neden olabilir.


Uzun vadede birçok kronik rahatsızlığa ve ilaç tedavisine neden olabilecek bir sürece işaret eden bu durum çocuğunu seven ve mutlu olmasını isteyen ebeveynlerin istemeyeceği bir duruma işaret eder.


Bu nedenle onun bu düşüncelerini bertaraf etmek yerine durumu biraz daha derinden anlamanız ailenizin mutluluğu ve sağlığı için önemlidir.


İlk olarak, ülkemizdeki eğitim sisteminin tamamı sınav odaklıdır. Bu hem eğitimin gerçek hedefine ulaşmasına engel olmakta hem de gençlerin duygusal ve bilişsel süreçleri üzerinde olumsuz etki yapmaktadır.


Her şeyin sınava bağlı olması demek, değerin de başarı ile belirleniyor olması anlamına gelir. Oysa, kişiyi değerli yapan, özel ve ayrıcalıklı kılan başarı değildir. Değerin başarıya odaklı olması başarısızlığın da değersizlik, yetersizlik duygusu olarak ortaya çıkmasına neden oluyor.

Çocuğunuza ders çalışması için yaptığınız telkinler çocuğunuzda yaygın olarak “her zaman, en azından bir alanda başarılı olmalıyım yoksa değersizin ve önemsizim tekiyim” düşüncesini oluşturacaktır.


Şayet başarı için kaygının, stresin normal olduğunu düşünüyorsanız, aslında durumun pek de böyle olmadığının farkında olmanız için akademik bir araştırmanın verilerine bakalım:


Yapılan karşılaştırmalı araştırmalar gösteriyor ki, ülkemizdeki sınav kaygısı %60 düzeyinde iken Amerika başta olmak üzere diğer Avrupa ülkelerinde bu kaygının yaşanma oranı %20 civarı.




Mutlu, sağlıklı ve güzel bir yaşam her zaman bizim seçimlerimizde her daim hatırlamanız dileğiyle.


Ergenlikle ilgili daha fazla okumak için:








bottom of page