top of page

LGS, Ergenlik ve Ev İçi İlişkiler

Ergenliğin ilk yılları ülkemizde sınavla tanışmayla başlıyor.


Genel olarak hem öğrenciler hem veliler sınavın zorluğundan, ergenlik dönemine denk gelmesinden yakınıyor. Kısmi ölçüde öğretmen ve okullar da bu işe katılıyor.


Evet, LGS oldukça zorlayıcı bir sınav. Hem bilgi açısından hem sınav soruları açısından ergenleri hiç alışık olmadıkları bir sistemin içine doğru çekiyor.


Evet, ergenlik döneminde kimlik arayışı, hormonların etkisi gibi durumlarda ön planda oluyor.


O zaman, sınavdan kaçınmak daha rahat bir ergenlik geçirmeye olanak tanır mı?

Maalesef hayır. Toplumsal yapı ve yaşamın kendi dinamikleri aslında her zaman her yerde stresle ne kadar baş edebildiğimizle ilgili olarak işliyor. Evet, hayat hepimiz için zor ve aslında bu anlamda LGS bu zorluğun ön görüntüsü denilebilir.

Bu nedenle sınav sistemini eleştirmekten ya da kötülemekten çok onun üzerinden nasıl başarı sağlanabilir buna odaklanmak gerekiyor.


Bu süreçte iki temel bilgiyi yanımıza almamız gerekiyor:


İlki, ergenlik dönemi takdir, onay ve başarı arayışının olduğu bir dönemdir. Gençler bu duyguları olumlu, sağlıklı koşullarda yaşamazlarsa bu duyguları farklı araçlarla yaşamaya odaklanırlar. Bu da onlar için ileride daha büyük problemler anlamına gelir.


İkincisi, bu dönemde stres ile baş edebilme becerisinin gelişimi gelecek yıllarda daha çok artan başarının temelini oluşturacaktır.

O halde, LGS sınavını ergenin dünyasında hem stres ile baş etme becerisini geliştirme hem takdir ve onay duygusunu olumlu kaynaklardan edinmesi anlamında kullanmaya elverişlidir diyebiliriz.


Tabii ki, burada çocuğun limitlerini göz önünde bulundurmak, çok yüksek başarı hedefleri koymamak gerekir. Aksi takdirde, bu sınav dönemi genç için yıkıma neden olabilir.


Küçük adımlarla yükselen başarı bu yaş için tepeden inme başarıdan çok daha anlamlı, değerli ve yapıcı olacaktır.


Bu dönemde aile içi ilişkilerde son derece önemlidir.


Kaçınılması gereken davranışlar:


Çocuğa altı boş bir özgüven aşılamak. “Sen başarırsın” , “Sen zekisin” , “Bu sınavı kesin kazanacaksın” gibi çalışmaya teşvik etmeyen ve hatta çalışmanın değerini küçülten söylemler çocukta şişirilmiş bir özgüven yaratır. Bunun yerine “Çalışıp denemekle kendi gücünü görebilirsin” , “Düzenli çalışma ile kendine olan güvenin daha da artacak, başarın yükselecektir” benzeri cümleler çocuğa daha gerçekçi bir yaklaşım içinde olmasını sağlayacak ve çalışma motivasyonunu korumaya yardımcı olacaktır.

Sınav çocuğun sorumluluğu, otursun çalışsın yaklaşımı çocuğun çalışma motivasyonunu düşürür. Bunun yerine disiplinli ve düzenli bir yaşam biçimi ve görevlerin yerine getirildiği bir aile tablosu rol model olarak çocuğun motivasyonunu yükseltecek aynı zaman çalışması için uygun ortam sağlayacaktır. Bu anlamda çocuğu sadece dershaneye göndermek, özel ders aldırmak ve çalışmasını söylemek yeterli değildir. Aile üyelerinin de benzer bir yaşam içinde olması gerekir. En azından çocuğun ders çalıştığı zamanlarda diğer aile üyeleri ev içinde çalışma motivasyonunu bozacak seçimlerden uzak durmaları gerekir.


Çalışma saatleri dışında gencin bolca stresini atabileceği aktivitelerde bulunması çok önemlidir. Bu aktiviteler arasında sosyal medya kullanımının en düşük limitte olması gerekir. Bunun yerine mümkün olduğu kadar açık havada sportif faaliyetlerde bulunmak ya da ev içinde eğlenceli kutu oyunları ile vakit geçirmek yakın ilişki içinde rahatlamayı ve enerjinin yenilenmesini sağlar.


Son olarak stres bu sınavda hem aileleri hem genci en çok yıpratan durumdur. Stres ile baş etme becerisinin de gelişmesine odaklanmak gerekir. Bu çoğu zaman stres yaratan durumun üzerine gidilerek kazanabilen ve yönetilen bir durumu anlatır. Stresten uzaklaşmak bekleyen görevler var ise stresi azaltmaktan çok çoğalmasına neden olur.


Okumak İsteyebilirsiniz:








bottom of page