top of page

Hayatınızın kontrolüne açık davet

Saksıda çıkan ayrık otunu temizlemezseniz her gün aynı otları yolmaktan bıktım artık, ne olursa olsun derseniz o otlar o çiçeğin kökünü sıkıştıracak ve en sonunda yok edecek

Hayatta her şeyin kendiliğinden iyi olacağını bekleyebilir misiniz?


Hayatta her sorunlu alanınızın bir başkası tarafından düzene sokulup iyileştirileceğini bekleyebilir misiniz?


Kaç yaşanmışlığınızda birilerinin sizin hayatınızı iyileştirmesi beklentisine girdiniz ardından hayal kırıklığı yaşadınız?


Kaç ilişkinizde kontrolü karşı tarafın davranışlarına, sözlerine, kararlarına bırakarak bir şeylerin iyi ya da güzel olmasını beklediniz? Bu beklentinin karşılığında kaç kere kırılıp incindiniz?


Evrenin doğal ritminde olması için genişlemesi gerekir. Bu da demektir ki yaşamlarımızda genişleyerek akışını ve devamını sağlar. Yaşamlarımız evrenin kendi formundan bağımsız değildir.


Bu genişleme içinde evren sürekli olarak entropi yaratır.


Bu şu demektir; her düzenli işleyişin içinde bir miktar kontrolsüz enerji açığa çıkar ve sistemi bozar.

Hayat bir bütün olarak düzensizleşme yönünde akar. Bu anlamda olan biteni akışa bırakmak ve kontrolden uzaklaşmak hayatınızın iyi olacağı anlamını taşımaz.


Birkaç örnek vereyim.


Bardaktan yere dökülüp saçılan suyun kendiliğinden bardağa geri dönme olasılığı yoktur.

Karıştırdığınız kağıtlar kendiliğinden yeniden sıraya girmezler.


Taşları üst üste koyarak diktiğiniz kule dağıldığında kendiliğinden yeni bir kule formu oluşturmaz.


İnsan olmanın zorluklarından birisi sınırlı bir güce ve kapasiteye sahip olmaktır. Bireysellik bu anlamda tek başınalık olarak yorumlandığında hayatla, ilişkilerle, yaşanmışlıklarla başa çıkma durumu gittikçe bireysel gücü zayıflatır ve sonunda da kendini yok etme eğilimi taşır.


Sürekli iyi şeyler yapıyorum ama sonunda hep bozuluyor, diyorsanız bunun üzerinde durup düşünmeniz gerekir.



Bunun size gösterdiği birkaç şey olabilir:


İlki, gereğinden fazla sorumluluk alarak tek başınıza yapabileceğinizden fazlasını yapmaya çalışıyorsunuz ve kontrol edemiyor olabilirsiniz.


İkincisi, yaptığınız işi yaşadığınız ilişkiyi yeteri kadar kontrol etmiyor olabilirsiniz.


İkisi de sonunda kişisel sınırlar ve sorumluluklara girer.


İlkinde büyümeye, gelişmeye ya da iktidarınızı sürdürmeye olan isteğiniz o kadar yüksektir ki, bunu devam ettirmek için aktardığınız enerji sonunda açığa çıkanı kontrol edemeyecek duruma gelir. Buna büyüme hırsı, iktidar hırsı, sahip olma hırsı deniliyor günlük konuşmalarda.


İkincisinde ise romantik hayallere o kadar çok kendinizi kaptırıyorsunuzdur ki, bir sonraki aşamada başınıza gelecek olan olayın ne olduğunu öngöremiyorsunuzdur. Bu bir iş ise çok büyüme peşine takılmak, zirveye çıkmak için büyük adımlar atmak sonunda kontrolü güç bir enerjinin açığa çıkmasına neden olur.


İlişkilerdeki kontrol biraz daha farklı. İş ile ilişki kontrolü de en çok karıştırılan durumların başında geliyor. İlişkiler mekanik değildir, düzenli işleyen bir robot gibi yönetilmezler. Burada ilişkiye yaptığınız yatırım ilişkide olduğunuz insanın kişiliği ve karakteri ile ilgilidir.


Bir ilişkinin iyi olması, başarılı olması için yaptıklarınız karşınızdaki kişinin bunu nasıl kullanacağı ile ilgilidir. Bu anlamda bir ilişkiye yatırım yapmak için önce karşınızdaki insanı tanıyor olmanız çok önemli. O kişinin özelliklerini, yapısını iyice anladıktan sonra yaptıklarınızın karşılığında nasıl bir ilişki ortaya çıkacağını anlayabilirsiniz. Bu deneme yanılma yolu olmadan anlaşılabilecek bir şey değil.


Bu demek değil ki, ilişkide olduğunuz insanı kontrol etmek size mutlu bir ilişki verir. Tam tersi bu ilişkinin dengesini bozma nedeni verir. Kontrol edilmesi gereken kendi davranışlarınız ve onda tetiklediklerinizdir.


Bu anlamda insanın dört türlü kontrol sorumluluğu vardır.


İlki, yaptığı davranışın neyi besleyeceği neyi büyüteceği olduğunun bilincinde olma sorumluluğu.


İkincisi, yapmadıklarının üstlenmediklerinin neyi besleyeceği neyi büyüteceği bilincinde olma sorumluluğu.


Üçüncüsü, kontrolsüz bir durum ortaya çıktığında onu da kontrol etmesi gerektiğinin bilincinde olması sorumluluğu.


Dördüncüsü, aslında kendisi ile hiç ilgisi yokmuş gibi gördüğü bir olayın kendisinin de dolaylı katkı sunduğunun farkında olma sorumluluğu.


Şimdi, yazıyı buraya kadar okuduysanız, bu kadar sorumluluğu kim neden alır, diye düşünebilirsiniz.


Tüm bu sorumlulukları almak yine sizin kendinizle ilgili. Bugün göz yumduğunuz haksızlık yarın yine sizin alanınızda bir ilişki içinde yer alacak, bir iş sektöründe yer alacak, sizinle ilişki kuran bir insanın davranışında yer alacak. Bu bir hikâye, bir masal, bir ah inancı değil. Bu evrenin temel döngüsünün getirdiği doğal bir sonuçtur.


Benimle ilgili değil dediğiniz, gücünüzün yetmediğini düşündüğünüz her türlü davranış, ilişki biçimi büyüyecek ve en sonunda sizin hayatınızda yer alacak.


Bana dokunmaz dediğiniz işlerin sonucu, bana yapılmıyor dediğiniz haksızlıklar bir gün gelip sizi de bulacak. Evrenin temel yasası bu.


Bana yapmaz dediğiniz kişiler bir gün başkasına yaptığını size de yapacak. Aynı kişi olmasa da başka birisi onun yerine bu rolü sizin hayatınızda oynayacak.


Nasıl ki, bugün saksıya ektiğiniz bir çiçek bakıp büyüttüğünüzde güzelliğini ortaya saçıyorsa, söküp atmadığınız o diken de büyüyecek ve gözünüze girecek.


Saksıda çıkan ayrık otunu temizlemezseniz her gün aynı otları yolmaktan bıktım artık, ne olursa olsun derseniz o otlar o çiçeğin kökünü sıkıştıracak ve en sonunda yok edecek.


Ektiğinizin, suladığınızın, beslediğinizin, büyüttüğünüzün ne olduğunun farkında olun.

bottom of page