top of page

Mutluluğun kaynağı: Erdemli olmak mı, değerli olmak mı?

Değerler, erdemleri besler, etkiler. Yaşamı kendi değerlerinize göre belirlemeniz mutluluk veren şeylerdir. Bunu yaparken dikkat etmeniz gereken ise sosyal ilişkilerinizle uyum içinde olmanızdır.

Erdem, ahlaki olanda ulaşılmak istenen en üst seviye. Bir bakıma mükemmel ahlakçılık.


Erdemler ahlak tarafından övülür. Yani ahlak sisteminin yapı taşları gibidirler. Doğruluk, yardımseverlik, yiğitlik, bilgelik, alçakgönüllülük, iyi yüreklilik gibi niteliklerin ortak adı.


Bu ortaklığa ulaşmak için belirli kurallara uymak gerekir.


Bu bakımdan da erdemlilik katı, kabul edilmesi gereken kurallar bütünü. İster istemez ast üst ilişkisine bağlı. İtaat kültüründen benimseniyor.


Hem içerik açısından hem görsellik açısından biçimi var. Bu şekillendirilmiş hale uyduğunuzda, o biçimi yaşamınıza aldığınızda hem ona ait oluyorsunuz hem kabul edilmiş oluyorsunuz. Sizin için mutluluğun kaynağı bu yol olabilir.

Sizin için mutluluk kabul edilmek, bir kültüre ait olmak, bir insan grubuna dahil olmak ise bu tarz bir mutluluğu seçebilirsiniz.

Bu tarz mutluluğun bazı kör noktaları vardır.


Birincisi, var olan bir düşünceyi, sistemi temelden doğru, geçerli olarak kabul etmeniz gerekir. İlk başta bu kabulle size verilen kurallara uymanız beklenir, sorgusuz uyarsınız. Aynı zamanda zamanla sistemi haklı, mantıklı bulmak için dayanaklar oluşturursunuz. Kabul edilmek için kabul etmekten başka çareniz yoktur. Bu farklı açıları, pencereleri kapatır. Bu gelişimden çok tekrara girmek gibidir.


İkincisi, bu mutluluğun köşe başını tutmuş olan bekçileri vardır. Bunlar o olandaki meşruluklarını ispatlamış ve alanın kurallarını belirlemiş kişilerdir. Aslında kendilerinden önce gelenlerin kurallarını benimsemiş olan bu köşe başı tutucuları kendi sosyolojik, duygusal, düşünsel değerinden uzaklaşmıştır. Katı sistem savunucuları haline gelmişlerdir. Onlar özgürlükten ya da çağdaşlıktan dahi söz etseler evvel zaman önce içine girdikleri sistemin devamlılığını sağlayan kişilere dönüşmüşlerdir. Onlar bu noktaya gelmek için birinci aşamadan geçmiş olan kişilerdir.


Bu köşe başı sevicilerinden sık sık şu sözleri duyarsınız:


"O öyle yapılmaz.", "O öyle söylenmez.", "Orada öyle oturulmaz.", "Bu saatte aranmaz.", "Deneyime saygısızlık yapılmaz.", "Usta ile tartışılmaz."


Bu kişilerin var olduğu bir alanda "kabul görmek" başarı gibi görünse de aslında sistemin devamını sağlamanız için "eleman" olma biçimine girmenizdir. Köşe tutucular kendi deneyim ve bilgilerini biricik sanarak her şeyi kendi bildikleri şekilde olmasını beklerler. Siz bunlara uyduğunuzda da "kabul edilme" mesajlarını alırsınız. Uymadığınızda dışlanır, yine aynı kişiler tarafından değersizleştirilmeye maruz kalırsınız.


Üçüncüsü, kabul edilme üzerine kurulmuş bir mutluluk anlayışı bireyselliğinizden çok sistemi öne çıkarır. Bu yaman çelişkidir. Siz birey olarak kabul edilme isteği içerisindeyken birden sistemin içinde sistemin değerleri arasında bireysel kimliğinizi kaybetmiş, buharlaşmış olursunuz. Büyük ölçüde o sistemin ilkeleriyle, amaçlarıyla uyumlu olsanız dahi sistemin, kurumun, olgunun yüksek değerde tutulduğu alanlarda bireysel katkınız yine köşe başını tutmuş olan, otorite figürlerinin onayına bağlıdır.


Benzer örüntüleri birçok ilişkide yerleşmiş olarak görebiliriz: Ebeveyn-çocuk, öğretmen-öğrenci, kadın eş-erkek eş, yönetici-eleman, patron-çalışan gibi ikili ilişkilerde de açık ve net olarak fark edebilirsiniz.


Kendi hayatınızda bunun olup olmadığını anlamak için çatışma ve gerilimin çıktığı alanlara derinlemesine bakmanız fark etmenizi sağlayabilir.





Çatışma ve gerilimin yükseldiği anlar genelde bir tarafın sistem koruyuculuğu görevini üstlendiği zamanlardır. Bir kişi daha farklısını ister diğeri sabit olanı sürdürmeyi ister. Değişimden önce köşe başçının zihnindeki kabuğun kırılması gerekir. Baskıyı yaratan, sistemi sürdürmek isteyen o, kavgacı çatışmacı görünen yenilikçi olan kişidir.


İlişkinin bu halinde huzura, refaha, mutluluğa ulaşma şansı iki taraf içinde kapalıdır.


Köşe başını tutan kendi otoritesine, gücüne o kadar sıkı tutunur ki sevgiyi, hoşgörüyü, şefkati, uzlaşmayı ıskalar. Yenilikçi, kabul edilmek isteyen anlaşılmaya, öğretmeye, tanıtmaya o kadar isteklidir ki, özgürlüğünü, bireyselliğini, yaşamın bolluğunu ıskalar. Bu kişi yaşamın bolluğunu nasıl hangi alanda ıskalar bulmak okuyucuya kalsın.


Başka bir mutluluk mümkün mü?


Değerli olmak daha yumuşak, daha akıcı bir biçimdir.


Değerli olmak değer hissini başkalarının onayına, takdirine bırakmaktan uzak bir yaşamdır. Değerli olmak belirli değerlerin sorumluluğunu alarak hayata geçirmektir. Bu kaynaktan beslenenlerin düşünsel, duygusal süzgeçten geçirilmiş değer kavramları vardır.


Bu değerlerin altını ise diğerleri ne der korkusundan uzak temellendirip yaşamayı, yaşatmayı amaçlarlar.

Bunu "saygı" kavramı üzerinden bir parça incelemeye çalışalım.


Sistem savunucuları için 'saygı' belirli kurallardan oluşur. Saygılı olduğunu gösteren kurallar vardır. O kurallara uymak gerekir. Oturmaktan kalkmaya, söze başlamaktan bir düşünceyi ifade etmeye, ilişki kurmaktan kurmamaya kadar uzanan kurallar bütünlüğü içinde hareket ederler.


Hemen birkaç örnek verelim: "Büyüklerin yanında çok konuşulmaz, onlar senden daha deneyimliler.", "Büyüklerin sözlerine itiraz edilmez, karşı gelinmez.", "Öğretmenle tartışmaya girilmez, o sana bir sürü şey öğretiyor."


Saygıyı bu kurallar çerçevesinde yürürlüğe sokan, devamını bekleyen kişiler geleneksel, değişime, ilerlemeye kapalı kişilerdir. Aslında bu kişiler aynı zamanda bu sistem içinde kendi özgürlüklerinden vazgeçmiş kişilerdir, belli bir ölçüye kadar hoş görmek gerekir. Bu özgürlükten vazgeçmiş halleri onları sistemin tekrar ederek devamını sağlamaya odaklı yapar.


Bu kişilerin saygı kavramını kabul edenler ise genel olarak köşe başlarının yanında itirazsız duran, onların sözlerine uygun davranan uzaklaştıkları ilk anda derin bir nefes ile özgürlük hissinin dibine vuranlardır.


Bu kişiler için yaşa, statüye göre saygı gösterilmesi gereken insanlar vardır.


Bir değer olarak saygıyı hayatınıza almak isterseniz çok daha farklı bir yaklaşım içinde olmanız gerekecektir.


Değerler, erdemleri besler, etkiler. Yaşamı kendi değerlerinize göre belirlemeniz mutluluk veren şeylerdir. Bunu yaparken dikkat etmeniz gereken ise sosyal ilişkilerinizle uyum içinde olmanızdır. Sadece kendi hayatınıza, isteklerinize uygun değerler benimseniz size rahat, konforlu bir durum gibi gelebilir.


Hatırlamak gereken insanın sosyal bir varlık olduğu, ilişkilerinin önemli olduğudur. Tek başına var olmak zor gibi görünse de kolay, basit olan yoldur.

bottom of page