top of page

Sizsiz Bir Hayat : Antidepresan


Hemen her zaman yaptığımız her şeyin bir amacı var. Amaçsız olursa, yaptıklarımızın anlamı olmayacak gibi düşünüyoruz.


Amaçla yaşadığımız da yaşamımızın içerisinde boşluklar oluşması, o boşluklara düşmek kaçınılmaz oluyor.


Amaçsız yaşam mı olur? Olmaz tabii, ama amacın yaptığınız işle ilgisi çok büyük. Bizler çoğu zaman uğraşılarımızı amaca giden araçlar gibi görüyoruz.


Aslında bu şekilde öğrenerek büyüyoruz. Sınav da başarılı olmak için ders çalışmak, disiplinli olmak. Geçimini sağlamak için bir mesleğe sahip olmak, o meslek aracılıyla para kazanmak.


Ah, bu para kazanma gayesi, zaten yaşamın içini boşaltan virütik bir hastalık. 

Paranı en derinden vurduğu alan yaratıcılık. Hatta daha ileride yaratıcı üretim. Hepimiz ezbere biliyoruz ki, sanatı kendine yaşamın temel uğraşı olarak seçenlerin çok azı maddi refaha ulaşır. 


Aç kalmama pahasına yaratıcılığımızı zehirleyip öldürme işinde üstümüze yok. Ardından da, robotlaşan dünya robotlaşan insan filan diye hayıflanıyoruz. 


Bazen bu durum o kadar kronik bir hal alıyor ki, kişiler yaratıcılık konusunda hiç bir yetenekleri olmadığına inanıyorlar. Bir arkadaşım, daha otuzlarındayken, öyle bir yeteneğim olsaydı bankacı olmazdım, demişti.  


Oysa, kırk yaşından sonra seramiğe başlamış, harika tasarımlar yapmış insanlar tanıyorum. 

Yaratıcılık insanın doğal sürecidir. Ayırıcı bir yetenek ya da çaba gerektirmez. Eğer ki, insan yaratma konusunda yeterli olmasaydı şu anda içinde yaşadığımız uygarlık var olmazdı. Yaratıcılığımızı nasıl kullandığımız konusu ayrıca konuşulabilir. 

Siz bu uygarlık içinde kendinizi sıkışmış, çıkış yolu olmayan, robotik çalışma koşullarına uyum sağlamak zorunda hissedebilirsiniz. Bir bakıma günümüzün koşulları, doğuştan sahip olduğunuz olanaklar da buna neden olmuş olabilir. 


Buradaki gerçek, görmek isteyenlere açıktır. Hangi fiziksel koşul hangi sosyal durum içinde doğmuş olursanız olun, bugün yaşamınız hangi otomatik üretim biçimi etrafında şekillenmiş olursa olsun siz hala yaratma potansiyeline sahip canlarsınız. 


İzin vermediğiniz sürece hiç bir makineleşme sizin ruhunuzu esir alamaz. Yaratmak için çok büyük maddi yatırım ya da olanaklara da ihtiyacınız yok. Çamurdan dahi yaratır insan. 

Bellrli bir teknik etrafında ilerlemek, öğrenmek, pekişmek ve sonucunda görece daha doygun yaratımlar ortaya çıkarma olanısınız varsa ne ala! 


Yoksa da yaratma potansiyelenizi kullanabilirsiniz, yeter ki isteyin. İnternet sayesinde neredeyse bir konuya ilişkin temel bilgilerin hepsi açık kaynak.  


Düşüncelerinizi ifade etmek için kullanabileceğiniz blog sayfaları, sosyal medya siteleri ücretsiz. Günlük tutmak, belki her gün beş sayfalık cümleler kurmak bile yaratıcılık içerir. 

Yaptığınız yemeğin içindeki baharatı değiştirmek, yeni bir baharat eklemek bile yaratıcılık. 

Giyinirken eşleştirdiğiniz giysiler yaratıcılıktır. Ve buraya yazmakla bitmeyecek bir çok rutine bağladığınız, hep dışarıdan bakarak ezbere yaptığınız eylemlerin hepsi özünde yaratıcı potansiyele sahiptir. 


Sizi bunları yapmaktan kim alıkoyabilir? 


Herkesin yaptığı, herkes gibi yaptığınız her eyleme farklı bir açıdan bakmak, yenilik getirmek cesaret ister. Yadırganmayı göze alacak kadar cesur musunuz? 


Farklı yapmak bazı zamanlarda tatsız şeyler sunma riskini de taşır. Bununla karşılaşmaya hazır mısınız?


Yaptığınız her şeye kendinizden bir parça katmak yaratıcılıktır. Bizler yaratıcılığa muhtacız. 

Bunları yapmadığımız da, boşlukta kaybolmalar, hüzün, depresyon ve peşi sıra gelen hastalıklar, antidepresanlar yaşamımızın vazgeçilmezi oluyor. 


Sizce hangisi cazip?


bottom of page