top of page
Yazarın fotoğrafıDenizCan

Yüzsüzlüğün Daniskası: Mutlulukta Dirençli Olmak


Dans eden bir peri ne kadar büyük bir saçmalıksa zihninde, mutluluk da o kadar uzak içindeki ritme.


Mutluluk mu? Ah o da ne!


Hem de herkes ve her şey birbirinin içine girmiş, her şey daha da zorlaşırken mutluluk mu?


Tam bir saçmalık!


Gün mutluluk zamanı değil, saçmalıyor yine bu. Gün çalışmak, kazanmak, zorlukları aşmak ve ayakta kalma zamanı diyorsun. Duyuyorum seni, endişelenme.


Bu neyin kafasında böyle demektesin, mutluluğu kim kaybetmiş biz bulalım diye geçiştirmektesin. Seni duyuyorum, merak etme.

Yine de deli saçma düşüncelerim dökülüyor işte ortalığa.


Mutluluk peşinde olmak, mutlu olmak delilik ise ondan kurtulmanın en kolay yolu onu özgür bırakmaktır. Delilik bu ne kadar sıkıştırırsan ne kadar görmezden gelirsen o şahsına münhasır haliyle, deli fişek, dökülür ortalığa.





Saçma sapan şeyler düşünüyorum. Ardı sıra bir merak alıyor beni. Diyorum ki mesela, aslında mutluluğu bu kadar çok kaybeden varsa bulmak çok kolay olmalı. Herkesin mutluluğu dökülmüştür sokaklara çıkıp toplayabiliriz mesela.


Belki birisi ciddi işlerle uğraşırken mutluluğu çöp poşetinde hemen o köşedeki konteynıra atmıştır. Gidip alabiliriz mesela.

Bir başkası masanın üzerine dökülen mutluluğu balkondan silkelemiş olabilir. Avuçlarımızı açıp biriktirebiliriz mesela.


Herkes ve her şey bütün ciddi işlerin çığırtkanlığında, kaotik haberlerin izindeyken, kara soğuk bir kışın ortasındayken saçma sorularıma devam ediyorum, deliliğin bayrağını dalgalandırıyorum. Benim kadar cesur olabilir misin?


Mesela mutluluğun resmi çizilir mi çizilmez mi sorusunun sınırının dışına taşabilir misin? Tüm karabasanlara rağmen mutlulukta dirençli kalabilir misin?


Dirençli kalmak… Mutlulukta dirençli olmak mı? Al işte, saçma bir düşünce daha.


Yüzüne tam kare oturtulmuş, dişlerini gösteren bir gülümsemeye sadık kalmak mı mutlulukta dirençli olmak?


Acaba mutlulukta direnç yediveren olmak yerine yedialanı oynamayı seçenlerin arasındayken bile kendine sadık kalmak olabilir mi? Yaptığına güvenmek, inanmak ve yola devam etmek olabilir mi?


Yaşam çantanın en diplerinde unuttuğun güven duygun da var. Mesela onu bulabilir misin?


Gittikçe boşalan hesap cüzdanları, nakit akışları vesaireler arasında çantanın dibinde kalmış, kıyısına köşesine sıkışmış güven duygunu bulup çıkarabilir misin?


Ah bu çılgın kalabalık, hiç durmadan parayı, hiç durmadan siyaseti konuşurken bir adım geriye çekilip çantanın içinde başka neler var diye bakabilir misin? Elinde, avucunda paranın dışında neler var?


Paranı çoğaltamıyor olsan bile iyiliğini, güvenilirliğini, mutluluğunu çoğaltabilir misin?


Güvenmek. Bir arkadaşa, bir dosta, bir tanıdığa güvenmek. Bunu hatırlayabilir misin? Güvenilir olabilir misin mesela?


Hesapsız, çıkarsız konuşabilir misin? Bir cümlenin önünden arkasından ne gelecek diye hesaplamadan bir sohbete soyunup ortasında çırılçıplak kalabilir misin?


Tekil bir hayat kurmaktan daha iyisi var. Bunu başarabilir misin?


Sevebilir misin kendinden başkasını? Kendini sevmek en kolayı, kendinden başkasını sevip değerli görebilir misin?

“Aşk iki kişiliktir” diyen şairin yanına “Hayat çok kişiliktir” sözünü ekleyebilir misin?


Yaşam çantanı bulmakla başlayabilirsin bence. Çöpe atmadıysan hala.


Commentaires


bottom of page