top of page

Çatışan Arzular: Eskiyi Sürdürüp Taze Olanı İstemek

Koşuşturmanın içinde unuttuğun nedir, bilmek ister misin?


Bir yeniliğe, bir farklılığa, yeni bir şeye izin vermeyi unutuyorsun.


Bir durumun ya da bir sürecin sürekli tekrar etmesine izin veren sensin.


Bir şeyi hiç durmadan sürdürürken bedeninde şikayetsiz mutsuzluklar, ertelenmiş hazlar biriktiren sensin.


Ve bunları acizlikle, güçsüzlükle değil, aksine gücünle yapıyorsun.


Gittikçe eskide kalan acemiliğinde zorla öğrettikleri neler ise, onlara olan sadakatini sürdürürken yapıyorsun bunu. Gücünü onların yarattığı dünyayı sürdürmek için kullandığında yapıyorsun. Yani her günde aldığın kararlar eski öğrendiklerinin tekrarı aslında.





Ve böylece yaşattığın kendin değilsin, yaşattığın onlar. Hiç düşündün mü?


Bir başkasının adımlarıyla dans etmek en kolayı. Bir de onda başarıyı gördüysen, başarı sandığının peşinden gitmek, onu tekrar etmek en kolayı. Ama sen neredesin?


Görüp beğendiğini korkusuzca yüceltebilir misin?


Gerçekten bağımsız, gerçekten özgür kararlar alabilir misin?


Ah, o bitimsiz ilkelerin derin uyuyanların coğrafyasındaki sisli puslu ninniyi sürdürüyor.


Hiç düşünüyor musun, sen onların ilkelerini sürdürmezsen onlar da değişimi kucaklayacaklar.


Otoriteden korkmuş, gücü yetmemiş bir ergen gibi sürekli onaylayan ve tekrar eden olmak kendine ihanet değildir de nedir?

Sessiz kaldığın, yanıt vermediğin her an bir güzelliği, bir çeşitliliği, bir katkıyı yok ediyorsun. Sonra oturup bir köşeye bozulan ekolojik dengedeki kaybolan türleri okuyorsun. Korumaya soyunuyorsun.


Koruyorsun eskiyi. Koruyorsun ilkeleri.


Bununla övünür gibisin. Bununla gururlanır gibisin. Aslında sürekli öldürüyorsun. Eski bir düzenin temsilcisi olarak gün geçtikçe kendini tüketiyorsun.


Sürdürmenin korumaktan ya da zarar vermemekten ileride bir duruma işaret ettiğini görmeye istekli olmalısın.

Sürdürmek beslemektir. Beslemek, yeniliği görmek, fark etmek, çoğaltmaktır. Bu seni de diğerlerini de büyütür güzelleştirir, iyileştirir.


Taze olanı büyütmek yerine kallavi olanı koruyarak kendi kökünü kurutuyorsun. Yıkılacaklar diye öyle korkuyorsun ki… İçindeki kaybın bitmeyen acısıyla yaşamaktan yorgunsun aslında.


Acın ile gücün birleştiğinde yapabildiğin en iyi şey korumak oluyor. Haklısın. Kimse kızamaz sana, çocukluğun elinden alınmışken acı çekmekten başka neyi kalır insanın?


Yokluğun yasını tuttun mu iliklerin titreyene kadar? Merak ediyorum, dayanabildin mi yokluğun, boşluğun acısına?


Hani boğulana kadar, acının içinde nefessiz kalıp ardından istemsizce patlayan, göğsüne dolan nefese teslim oldun mu?

Yoksa nefessiz kalmaktan korktun ve nefes alabilmek için koşmaya mı başladın?


Acının, öfkenin, korkunun içinde durabilirsin.


Sen mi güçlüsün acı mı? Sen mi güçlüsün öfke mi?


Fark et ve bırak.


Bıraktığında yeniye gebe olan gelecek düşlerine. Bir umut, bir hayal girecek kalbine.


Bıraktığın gün, güneş yeniden değil, yeni doğmuş olacak.


Son(u)bahar döngülere güvendiğinde hayat kucaklayacak seni yeşilliğiyle, maviliğiyle.


bottom of page