İki kişinin karşılıklı kurduğu aşk ya da sevgi ilişkisinin temelinde her zaman sevgi ve sevme yetisi yatıyor.
Sevginin gücünü sevme yetisi belirliyor. Sevme yetisi belli bir düzeyde sevebilmek ve sevgiyi sürdürüp ifade edebilmekle ilgili. Bu anlamda sevmek biraz da yetenek işi. Her yetenek gibi kişinin sevme eğilimi ile eğitilebilir, geliştirebilir bir durum. Tabii ki, öncelik de kişinin sevmek istemesi var.
Sevmek isteyen bir sevgi partneri kendini sevme ve sevgisini gösterme konusunda geliştirebilir.
Bir ilişkinin içindeki beraberliğin kalıcı olarak sürebilmesi için partnerlerin karşılıklı olarak birbirini sevmeyi sürdürmesini istemesine bağlıdır. Kültürümüze ait bir deyimle; geçinmeye gönlü olması çok önemlidir.
Sevginin ifadesini tek bir biçime, tarza sıkıştırmak ilişkiyi kısırlaştırır.
Sevgi birden çok şekilde ifade edilebilir ve bir ilişkinin kalıcı olması içinde sevgiyi mümkün olduğu kadar geniş bir yelpazede sunarak ilişkide olduğunuz kişiyi anlamlı, güzel bir şekilde beslemeyi içerir.
Partnerinize sevginizi göstermenin yolu; onu buna söylemektir. Onu ne kadar sevdiğinizi, sizin için ne kadar değerli olduğunu söyleyebilmek hem kendiniz hem partneriz için besleyicidir. Kişinin duygularını çekinmeden, içtenlikle, samimiyetle sözleriyle ifade edebilmesi olgunluğunu ve özgüvenini geliştirir. Aynı zamanda partner için sevildiğini duymak zihinsel düşüncelerini olumlu tutabilmesi ve ilişkiye olan inancını sürdürebilmesi için anlamlıdır. Kelimeler olmadan ilişkilerin bir ayağı eksiktir, muğlaktır. Kocaman bir belirsizlik oluşturabilir.
Partnerinize sevginizi göstermenin yolu; Onun için özel bir şeyler almak, yapmak ya da sunmaktır. Herkes kendisi için yapılan özel bir davranıştan hoşlanır. Bu karşımızdaki insana onu düşündüğümüzü, onu mutlu etmek istediğimizi, ona değer verdiğimizi gösterir. Bazen bir buket çiçek, bazen sabah hazırlanan bir kahvaltı, bazen özel günü beklemeden alınan hediyeler… Bunları küçük sürprizler halinde sunabilmek sevginin ifade edilmesinin başka bir yoludur.
Partnerinize sevginizi göstermenin yolu; Ona dokunmaktır, sarılmaktır, öpmektir. İnsanın sevdiğine dokunması, sarılması, öpmesi vücuttaki hormon aktivitesini etkiliyor. Sarılmak, dokunmak, öpmek hepimizin oksitosin hormonunu arttırıyor. Oksitosin hormonu ise bağışıklık sistemini güçlendiriyor, sevgi ve bağlılık duygularının gelişmesini, sürmesini sağlıyor.
İlişkide Sevgi ile İlgili Yapılan En Büyük Hata
İlişkiler uzun yıllar sürdükçe ilişki tembelliği gittikçe yayılıyor. “Nasıl olsa sevdiğimi biliyor”, “Benim onu sevdiğimi çok açık”, “Bu saatten sonra onu sevmediğimi düşünmeyecek değil herhalde” gibi düşünceler ile sevginin ifade edilmesinden uzaklaşılıyor. Bu ise partnerin duygularında, düşüncelerinde bir boşluk yaratmaya başlıyor. Bunun ardından şüpheler, korkular, kıskançlıklar ilişkinin içine dahil oluyor.
Sevgi süreklilik halidir.
Bugün yemek yedim, yarın yemeyeceğim gibi bir yaklaşım nasıl sağlıksızsa, sevgiyi de bir iki gün gösterdikten sonra geri çekilmek, zaten biliyor, beni anlıyor gibi düşüncelerle es geçmek ilişkileri bitiş noktasına kadar götürebiliyor.
Sevginin sevdikçe gösterilmesi bir yük, bir eziyet ya da ekstra zaman anlamına gelmez. Şayet partnerinizle ilişkinizde bu tür ihmalkarlıklar yaşıyorsanız ve bir süre sonra sevginizi göstermek istemiyorsanız bu şekilde devam etmeden önce durup fark etmelisiniz.
Böyle bir döngünün içine girdiğinizde ve partnerinizle ilişkinizde sarsılmalar baş gösteriyorsa kendinize yanıt vermeniz gereken bir soru vardır:
Eşime, çocuğuma dair bir kırgınlığım mı var?
Bir kırgınlık içindeyseniz öncelikli olarak bu konuyu eşinizle ya da çocuğunuzla paylaşmanız gerekir. Burada önemli olan, paylaşımının anlamını bulabilmesi için suçlayıcı bir dil yerine, kendi hislerinizden bahsetmeyi seçmelisiniz.
Bazı durumlarda kırgınlıklarınız sadece bir yansıtma olabileceği gibi karşı tarafın istemeden gözünden kaçmış bir davranış da olabilir.
Eşimde, çocuğumda yargıladığım, onaylamadığımı bir özellik mi var?
Çoğu zaman sevdiğimiz, yakın hissettiğimiz kişilerin beklentilerimiz dışında özellikleri olur. Bu özellikler sizinle ilişkisine zarar vermiyorsa, daha da geniş olarak çevreye, sosyal hayata bir zararı yoksa sevmeye engel değildir. Çoğu zaman bu tür yargılarımızdan dolayı duyduğumuz öfke, aşağılama, küçük görme halleri öğrenilmiş basmakalıp yargılardan ibarettir.
Eşimden, çocuğumdan daha öncelikli ve daha önemli gördüğüm ne var? Bu öncelik gerçekten gerekli mi?
İlişkilerin diğer büyük yanıltıcılarından birisi uzun yıllara yayıldığında karşımızdaki kişinin verdiği güvenin konforudur. Bu konfora bir kere kapıldığımızda nasıl olsa her zaman burada hissiyle hayatımızdaki varlığını önemsizleştirmeye başlarız. Böyle bir düşünce girdabında iken önceliği fark etmeden, hak etmediği şekilde başka durum ve koşullara veriyor olabilirsiniz.
Bazen de gerçekten bazı dönemlerde önceliği başka durum ve kişilere vermemiz gerekir. Bu tür zamanlarda sevgi partnerimize bunu açıklayabilmek aradaki güven bağının korunmasına yardımcı olur.
Okumak İsteyebilirsiniz:
Ücretsiz abone olarak bireysel, ilişki, çift ve aile danışmanlığı konusunda yayınlanan her yazı için kısa bir mail alabilirsiniz.
Deniz Can kimdir?
Sitede yayınlanan yazıların yazarı.
Bireysel & İlişki & Aile Danışmanı.
Uzman Sosyolog.
Deniz Can'ın yayınlarını dinleyebileceğiniz platformlar:
YASAL UYARI: Sayfada yer alan sağlık ile ilgili bilgiler yalnızca eğitim amaçlıdır ve bir sağlık uzmanı tarafından uygulanan tıbbi tedavinin yerini alması amaçlanmamıştır. Bilgilerin okuyucunun durumuna uygunluğunu belirlemek için mutlaka uzmana danışılmalıdır. Bu sitede yer alan yazıların tümü bana ait olup telif hakkı yasası ile korunmaktadır.
Comentarios