DenizCan
Sevgi ve Aidiyet İhtiyacı Nasıl Karşılanır?
Sağlıklı ve keyifli bir yaşam sürmemiz için karşılamamız gereken duygusal ve zihinsel ihtiyaçlarımız var.
Özgür olmak, başarılı olmak, kendini koruyabildiğini bilmek, kendini kontrol edebilmek kişiliğin bir bütün olarak sağlıklı olmasını sağlıyor.
Aynı zamanda duygusal sağlığımız için karşılamamız gereken ihtiyaçlarımız arasında ait olma, sevgi ve bağlılık da geliyor.
Sevgi ve ait olma ihtiyaç haline geldiğinde ise ilişkilerle ilgili çok da doğru olmayan bir bakış açısı oluşabiliyor: İlişkiyi bağımlılık haline getirmek.

Sağlıklı her birey için duygusal yakınlık içinde kurulan ve sürdürülen ilişki ihtiyaçtır.
Bir durumun ihtiyaç halinde olması sıkça dışarıdan karşılanarak alınması, tamamlanması gereken bir süreç olarak yorumlanıyor.
Oysa ilişki ihtiyacında sürecin daha farklı ilerlemesi uzun ve kalıcı beraberliklerin önünü açıyor.
Burada birey sürekli olarak almayı kendi ihtiyacını karşılamak olarak görür ve buna uygun ilişki kurarsa sömüren, tüketen bir yapı içine girmiş oluyor.
Sorun sadece sömürmek ve tüketmekle ilgili de kalmıyor. Bunu tercih ederek ilişki kuran bireyler uzun vadede kendilerini çıkmaz bir sokağa itmiş oluyor.

Neden?
Bireyin kendini gerçekleştirebilmesi ve en yüksek potansiyeline ulaşabilmesi için verici konumuna geçebilmesi çok önemli. Bireysel bir etki yaratmak ve bunu da başka birinin ihtiyacını karşılamaya yönelik olarak sunabilmesi potansiyelin anlamlı ve görünür olmasına sağlıyor.
Bu anlamda sevgi ve aidiyet ihtiyacını sadece almak ve mutlu edilmek olarak görmek kişinin kendi potansiyelini kısıtlaması ve hatta ortaya çıkmamasına neden olması anlamına geliyor.
Bireyin kendini gerçekleştirememiş olması neden sakıncalı?
Kendi niteliklerini ve özelliklerini fark etmemiş, bunları açığa çıkaramamış kişi bir süre sonra kendisini yaşamda değersiz, yetersiz ve eksik görmeye başlıyor. Hayatın içerisine bu duygular yerleşmeye başladığında ise birçok psikolojik problemin ortaya çıkması mümkün hale geliyor. Bu nedenle sevgi ve aidiyet ihtiyacı karşılanırken kişinin sağlıklı bir denge içinde hem alıcı hem verici konuma geçebilmesi gerekiyor.
O halde, bireyin sevgi ve aidiyet ihtiyacını karşılarken gözetmesi gereken denge çok açık beliriyor:
Kendini gerçekleştirirken, potansiyelini ortaya çıkarırken aynı zamanda sevilme, beğenilme ve takdir edilme duygusunu yaşayabilmesi.
Şayet bir ilişki içinde bunlardan bir tanesi eksik kalıyorsa hem ilişkide hem psikolojik yapıda problemler ortaya çıkmaya başlıyor.
Denge Nasıl Sağlanır?

İlk önce bağımlılıktan kurtulmak gerekiyor.
Kişi sevilme, takdir edilme, saygı, onay, hayranlık duyulma gibi diğer insanlar tarafından tatmin edilecek temel ihtiyaçlarının sürekli karşılanması beklentisi içerisinde kalıyorsa bu şu demek oluyor: Bu kişiler çevreye hatırı sayılır bir bağımlılık içinde yaşıyorlar. Böyle bir bağımlılık içine olan kişinin kendi kendisini yönettiği ve kendi kaderini elinde tuttuğu hatta potansiyelinin gerçekleştirdiğini söylemek mümkün değildir.

İkinci olarak direnci kabul etmek ve belli ölçüde çatışmaya izin vermek gerekiyor.
Direnç ve çatışma ancak bir durum büyüdüğünde ve gelişmeye başladığında ortaya çıkar. Bu anlamda kendini gerçekleştiren birey temel ihtiyaç döngüsünde birçok ihtiyacını karşılamış ve çevreye olan bağımlılığı azalmıştır.
Bağımlılıkları çok daha azdır. Bu anlamda kendini yönetebiliyor ve isteklerine doğru hızla ilerleyebiliyordur. Bu nedenle de çevresi tarafından engellenir. Bu engelleme ise daha çok dolaylıdır. Çevresi kabul etme ile ilgili bir direnç gösterir. Süren bir ilişkide gösterilen direnç beraberinde çatışmayı da ortaya çıkarır.
Bu nedenle yakın ilişkilerde bazen vermeye çalıştığınızda direnç ile karşılaşacağınızın farkında olmanız gerekir.

Üçüncü olarak ilişkinizle ilgili olumsuz yargılardan uzaklaşmak geliyor.
Verici pozisyonuna geçtiğinizde gerçekten bir yenilik yarattığınızda direncin ve çatışmanın içinde kendinizi bulmanız çok mümkün, şayet bu nokta dengede kalıp sevgi davranışını sürdüremezseniz ilk duruma geri dönersiniz. Yani, bağımlılık haline. Bu ise sizde bırakılma korkusunu, reddedilme korkusunu tetikler ve kendinizi birden kibirli, uygunsuz bir şekilde hırslı, tehditkar bir tavır içine bulabilirsiniz.
Kendinizi aniden bu noktada bulursanız, bu daha çok sizin kendinizle ilgili olumsuz yargılar üretmenizden kaynaklanır.